Nafaka Türk Dil Kurumu Sözlüğünde; “Geçinmek için gerekli olan şeylerin bütünü, geçimlik, “Birinin geçindirmekle yükümlü bulunduğu kimselere, mahkeme kararıyla bağlanan aylık.” olarak tanımlanmıştır.
Nafakanın hukuki dayanağı Türk Medeni Kanunu’nun 169., 175., 182., 195., 197. ve 328. Maddesine dayanmaktadır.
Nafaka Çeşitleri Nelerdir?
Nafaka çeşitleri mahkemenin devamı süresince hükmedilen tedbir nafakası, karar ile birlikte hükmedilen iştirak nafakası, yoksulluk nafakası ve yardım nafakası olarak dörde ayrılmaktadır. Bunlardan tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakası, müşterek çocuğun velayetinin kendisine verilmesini talep eden veya müşterek çocuğun velayeti kendisinde bulunan eş tarafından talep edilir.
Yardım nafakası ise, ergin olmuş (18 yaşını doldurmuş) ve eğitim hayatına devam eden, veya kendisine yardım edilmemesi halinde yoksulluğa düşecek olan alt soya veya üst soya ödenen bir nafaka çeşitidir.
Tedbir Nafakası, Şartları Ve Özellikleri
Tedbir nafakası, Tedbir Nafakası boşanma davasının açılmasıyla birlikte mahkeme veya hakim tarafından hükmedilen ve gerekli görüldüğü hallerde dava sonucu kesinleşinceye kadar devam edebilen, tarafların boşanma sürecinde yaşam standartlarının olumsuz yönde değişmemesi açısından verilen bir nafaka türüdür. Tedbir nafakası, karı veya kocadan birinin boşanma davası sebebiyle maddi olarak zora düşeceği durumlarda talep edilerek gündeme gelir.
Türk Medeni Kanunu’nun 169. Maddesinde; “… hâkim, davanın devamı süresince…, geçimine,… ilişkin geçici önlemleri re’sen alır.” hükmü yer almaktadır.
Tedbir Nafakası, Türk Medeni Kanunu’nun 169. Maddesi kapsamında, boşanma davasının devamı süresince hükmedilen bir nafakadır. Boşanma davası açılması ile birlikte talep edilebildiği gibi boşanma davası açılmadan önce de tedbir nafakası talep edilebilmektedir.
Türk Medeni Kanunu’nun madde 195’te; Karı veya kocanın evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerinin yerine getirmemesi ya da evlilik birliği içerisinde önemli bir hususta bir uyuşmazlık yaşanması halinde, karı ve koca ayrı ayrı veya birlikte başvurarak hakimin bu hususlara müdahalesini isteyebilmektedir. Hakim eğer ki gerek görürse karı veya kocanın istemi üzerine bazı önlemler alabilir.
Dolayısıyla, ilgili maddeden de anlaşılacağı üzere, evlilik birliğindeki uyuşmazlıklar ve sorumlulukların karı veya koca tarafından ihlaline ilişkin hâkimin müdahalesinin istenebileceği maddede açıkça belirtilmiştir.
Boşanma davası açılmadan talep edilebilen tedbir nafakasının hukuki dayanağı Türk Medeni Kanunu’nun 197. Maddesidir. Türk Medeni Kanunu’nun 197. Maddesinde;
Karı veya kocadan biri ortak yürütülen hayat sebebiyle, kişiliği hususunda, ekonomik güvenliği hususunda veya aile birliğinin huzuru ciddi bir şekilde tehlikeye düştüğü sürece eşinden ayrı yaşama hakkında sahiptir.
Karı veya kocadan birinin birlikte yaşamaya ara vermesi haklı bir nedene dayanıyorsa mahkeme hakimi, karı veya kocadan birinin diğerine yapacağı ekonomik katkıya, ortak konuttan veya evdeki eşyalardan yararlanmaya, eşlerin malvarlıklarının yönetimine ilişkin birtakım önlemler alabilir.
Eğer ki karı veya kocadan biri haklı bir sebebi bulunmaksızın eşiyle birlikte yaşamaya devam etmekten kaçınırsa, ya da ortak hayatın devamı başka bir nedenle imkansız ve olanaksız hale gelirse diğer eş hakimden yukarıda bahsi geçen istemlerde bulunabilir.
Bunun yanı sıra, hakim, varsa ergin olmayan çocuklar hakkında da kişisel ilişkiye ilişkin düzenlemeler yapabilir.
Boşanma davası açılmadan önce tedbir nafakası talep edilebilmesinin bazı şartları bulunmaktadır. Bunlar;
- Taraflar arasında resmi bir evliliğin bulunması,
- Eşlerin ayrı yaşamaları,
- Nafaka isteminde bulunan eşin haklı bir nedeninin var olmasıdır.
Karı veya kocadan birinin tedbir nafakası talep edebilmesi için talepte bulunan karı veya kocanın haklı bir neden ile ortak konutu terk etmiş olması şart değildir. Karşı taraftaki eşin ortak konutu terk ederek başka bir kimseyle yaşamını sürdürmesi yalnız kalan eş için haklı bir neden oluşturmaktadır. Bu ve benzeri gibi birçok örnek verilebilirse de önemli olan husus tedbir nafakası talebinde bulunan karı veya kocanın ayrı yaşamakta haklı ve geçerli bir nedeni olduğunu kanıtlayabilmesidir.
Yoksulluk Nafakası, şartları ve özellikleri
Yoksulluk nafakasına ilişkin olarak kanuni düzenleme Türk Medeni Kanunu’nun 175. Maddesinde belirlenmiştir. Kanunda belirtilen hükme göre, boşanma davasının sonuçlanmasıyla birlikte yoksulluğa düşecek olan taraf, boşanmaya neden olan vakıalarda daha az kusurlu ya da kusursuz olursa hayatını idame ettirebilmek için karşı taraftaki karı veya kocadan karşı tarafın ekonomik ve mali gücü oranında süresiz bir şekilde nafaka isteyebilir.
Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi talep şartına bağlıdır. Hâkim, taraflardan birinin talebi olmaması halinde yoksulluk nafakasına re’sen hükmedemez. Dava kesinleşinceye kadar talep edilebilen ve davanın her aşamasında ileri sürülebilen nafaka talebin yazılı bir şekilde olması ya da sözlü isteğin o günki duruşma tutanağına geçirilmesi gerekmektedir.
Yoksulluk nafakası talebinin diğer bir şartı ise, talep edenin kusursuz ya da daha az kusurlu olmasıdır. Dolayısıyla eşit kusur halinde de yoksulluğa düşecek eş lehine yoksulluk nafakasına hükmedilebilecektir.
Üçüncü şartı ise kesinleşmiş bir boşanma kararının varlığıdır. Yoksulluk nafakasının boşanma davası açılırken talep edilmişse ile birlikte, bu nafaka talebi boşanma davasının feri niteliğinde olduğundan, boşanma davasının reddedilmesi halinde, yoksulluk nafakası talebi de reddedilecektir.
Yoksulluk nafakasının nihai amacının kusuru daha hafif olan karı veya kocanın boşanma nedeniyle yoksulluğa düşmesinin engellenmesi olması sebebiyle, yoksulluk nafakasına hükmedilmesinde belki de en önemli şart ise ‘yoksulluk’ şartıdır.
Talepte bulunanın belli bir meslek sahibi olduğunun, yoksulluğunu ortadan kaldıracak şekilde iş bulma olanağı bulunmasına rağmen çalışmayı reddettiğinin anlaşılması halinde, bu durum TMK md. 2 uyarınca dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağından lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmemelidir.
Taraflar, kamu düzenine, ahlaka ve emredici hukuk kurallarına aykırı olmamak üzere ve TMK md. 184/f.5 uyarınca hâkim tarafından onaylanması kaydıyla, yoksulluk nafakasının miktarı, süresi ve ne şekilde ödeneceği konusunda anlaşma yapabilir.
Yoksulluk nafakasında aslolan, ahlaki değerler gereğince, taraflardan birinin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşmesinin engellenmesi düşüncesidir. Bu nedenle maddi tazminat talebi ile yoksulluk nafakası taleplerinin birbiri ile karıştırılmaması gerekmektedir. Fakat bu taleplerin aynı anda istenmesine de bir engel olmadığından, nafaka isteminde bulunmuş olan taraf lehine evvelce maddi yahut manevi tazminata hükmedilip hükmedilmediği, hükmedilmiş ise bu tazminatın kişiyi yoksulluktan kurtarıp kurtarmayacağı hususları araştırılmalıdır. Şayet maddi veya manevi tazminat ödenmesi nedeniyle eşin yoksulluğunun ortadan kalktığı söylenebiliyorsa, kişi lehine ayrıca yoksulluk nafakasına hükmedilmemelidir.
İştirak nafakası, şartları ve özellikleri
İştirak Nafakası, Türk Medeni Kanunu’nun 182/2. maddesine göre velayetin kullanılması kendisine bırakılmayan eş tarafından, ortak çocuğun veya birlikte evlat edinilen çocuğun giyinme, yetiştirilme, barınma, beslenme, bakım ve eğitim giderlerinin karşılanabilmesi için eşin sosyal ve ekonomik gücü oranında, velayetin kullanılması kendisine verilen eşe ödenen bir nafaka türüdür.
İştirak nafakası henüz ergin olmayan (yani 18 yaşından küçük) çocuklar için ödendiği için ödemenin velayet hakkına sahip eşe ödenmesi gerekir.
Boşanma davasının açılması ile mahkeme öncelikli olarak çocukların himayesine ilişkin tedbirleri almakla yükümlüdür. Bu hususta herhangi bir talep olmaksızın mahkemece re’sen (yani kendiliğinden) karar vermek zorundadır.
İştirak nafakası için talep gerekmediği gibi yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilecek taleplerdendir. Üstelik iştirak nafakasının boşanma davasından sonra ayrı bir dava şeklinde açılması da mümkündür.
İştirak nafakasında kusur araştırılması yapılmaz. Eşe, çocuğun velayeti verilmemiş ise iştirak nafakası yükümlülüğü ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla boşanma davasında hiçbir kusuru bulunmayan eş, eğer velayet kendisine verilmemiş ise müşterek çocuklar için iştirak nafakası ödemek zorundadır.
Boşanma davasında ne kadar nafaka alabilirim?
Boşanma davasında ne kadar nafaka alabilirim sorusunun net bir cevabı bulunmamaktadır. Boşanma davalarının devamı sırasında hükmedilen nafakalara tedbir nafakası denilmekteyken, bu nafakalar boşanma davasının kesinleşmesinden sonra çocuklar için “iştirak”, taraflar için “yoksulluk nafakası” olarak isimlendirilir.
İştirak nafakası, yukarıda da bahsedildiği üzere çocukların ihtiyaçları için hükmedilen bir nafaka olup, bu nafakanın amacı çocuğun boşanmadan önceki hayat standartlarının korunmasının sağlanması, yoksulluk nafakası ise yoksulluğa düşen, kusursuz veya az kusurlu eşin ihtiyaçlarının ve hayat standartlarının korunması amacıyla hükmedilen bir nafaka türüdür.
Nafaka belirlenirken tarafların sosyo-ekonomik düzeyleri, alışmış oldukları yaşam standartları, malvarlıkları, maaşları, kira, faiz gibi ek gelirleri dikkate alınmaktadır.
Burada tarafların en çok merak ettikleri husus hangi koşulların nafaka miktarında belirleyici olduğundan çok, hangi miktarlarda nafakaya hükmedildiğidir. Aile Mahkemesi Hakimleri yukarıda bahsedilen tüm bu hususları değerlendirdikten sonra nafaka yükümlüsünün ortalama gelirinin %20’si ile %50’si arasında bir nafakaya hükmetmektedir.