Kasten Yaralama Nedir, Kasten Yaralama Dilekçesi

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu doğrultusunda kasten yaralama nedir kavramı, cezası, süreçleri, yaptırımları düzenlenmiştir. Kasten yaralama, bir kişinin vücuduna bilinçli olarak acı verilmesi ve kişinin algı yeteneği ve sağlığının bozulmasına neden olması durumudur. Bu suçta koruması yapılan olgu, vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğü kavramlarıdır.

Kolay bir tıbbi müdahale ile düzelebilecek bir eylem mi oldu, çok daha ağır bir hasar mı oldu hatta kalıcı bir hasar mı oldu gibi değişkenlere göre de suçun cezası şeklini almaktadır.

Bir saldırıya uğrayan ancak çok az bir zarar gören kişinin bu suç için mahkemeye başvurma süreci 6 ay içinde gerçekleşmek zorundadır. Aksi takdirde şikayeti kabul edilmemektedir. Ancak ciddi bir hasar gördüyse zaten başvuruya gerek olmayacak ve işlem yapılacaktır.

Başvuru için yapılması gereken ilk şey ise; kasten yaralama dilekçesi yazılması ve ilgili mahkemeye başvuru yapılmasıdır.

 

Kasten Yaralamada Cezanın Artması İçin Nedenler Nelerdir?

Türk Ceza Kanunu uyarınca bazı durumlarda kasten yaralama karşılığı cezalar değişmekte ve artış göstermektedir. Bu durumda kasten yaralama suçu için; Üst ve alt soya, kardeş veya eşe yapılması, fiziki ve ruhen savunması zayıf birine karşı yapılması, kişinin kamu görevlisi olması ve görevini ifa anında yapılması, tersi olarak kamu görevlisinin konumunu kullanarak kasten yaralamayı ifa etmesi, silah kullanarak işlenmesi gibi durumlar cezayı belirleyen ve artıran durumlar olmaktadır.

Kasten Yaralamada Cezayı Belirleyen Kriterler Nelerdir?

Türk Ceza Kanunu doğrultusunda belirli sınırları olsa da, kasten yaralama konusunda birçok kriter baz alınmak durumundadır.

  • Az Ceza Verilen Durumlar (Basit Yaralamalar): Kasten yaralama sonucu kişinin üstünde tıbbi müdahale anlamında hafif atlatılacak bir hasar oluştuğunda çok daha az bir ceza verilebilmektedir. Bu tip durumlarda kişiler mutlak suretle şikayet etmek ve dava etmek gibi adımları atmalıdır. Bunun içinde kasten yaralama dilekçesi doldurmalı ve başvuru yapmalıdırlar. Basit yaralama durumlarında 4 ay ile 12 ay arası hapis ya da çoğunlukla adli para cezası verilmektedir. Para cezasına çevrildiğinde, ilk verilen hapis cezasının her günü için bir bütçe belirlenir ona göre toplam adli para cezası belirlenmiş olur.
  • Daha Ağır Ceza Verilen Durumlar: Yakın ya da akraba olan birine karşı yapılması, fizik ve ruhen zayıf birine karşı yapılması, kamu görevlisine karşı veya kamu görevlisi tarafından görevi kötüye kullanarak yapılması ve silahla yapılması ceza oranını neredeyse yarı oranında artırır. Ayrıca yapılan işlemin kişiye verdiği zararın büyüklüğü cezayı büyük oranda etkilemektedir. Bu zararda sağlık raporu ile resmi olarak ispat edilmelidir. Böyle durumlar için, kasten yaralama nedir? ne şekilde olmuştur, ne zarar vermiştir gibi sorular cevabını bulduğunda, minimum 4 ay hapis maksimumda ise tamamen değişkenlere bağlı olarak ceza verilmektedir.

Kasten Yaralama Dilekçesi Nasıl Yazılır?

Kasten yaralama için farklı olaylar olabilmektedir. Ancak bir örnek vermek gerekirse, kasten yaralama dilekçesi için örnek aşağıdaki gibidir;

……….. Cumhuriyet Başsavcılığı’na

Şikayetçi ve Şüpheli: İsim, Soyisim, T.C. No ve Adresleri

Konu: Türk Ceza Kanunu 86 kapsamındaki suç duyurusu ile ilgilidir.

Suç Tarihi: …………

Açıklamalar: ………. tarihinde eve dönüş yolunda …………. isimli kişi yolumu kesmiş ve bıçakla saldırı da bulunmuştur. Saldırı sonucu vücudumda farklı bölgelerde yaralanmalar oluşmuştur. Konuyla ilgili hastane raporu ektedir. Bu olaydan dolayı ……….’dan şikayetçiyim.

Hukuki Sebepler: 5237 S.K.M. 86 ve konuyla ilgili mevzuat.

Yasal Deliller: Tanık beyanları, deliller ve doktor raporu.

Sonuç ve Talep: Üstteki nedenlerle şüphelinin cezalandırılması ve gerekli soruşturmanın yapılmasını, davanın açılmasını arz ve talep ederim.

Kasten Yaralama Dilekçe Örneği

ANKARA ….. ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE

DOSYA NO                            : …….

SANIK                                     : İsim Soyisim TCKN: ….

                                               Adres

VEKİLİ                                  : Av. Hüseyin Emre DERELİ

İşçi Blokları Mahallesi Muhsin Yazıcıoğlu Caddesi No: 45/A 21&22/3 Çukurambar Çankaya Ankara                                

KATILAN                              : İsim Soyisim TCKN:

                                               Adres

  1. KONUSU : Esas hakkındaki mütaalaya karşı beyanlarımızın ve dosyanın esasına ilişkin savunmalarımızın sunulmasıdır.

AÇIKLAMALAR                   :

Yukarıda esas numarası belirtilen mahkemeniz dosyasının, ….. tarihli duruşmasında Cumhuriyet Savcısı esas hakkındaki mütalaasında; “Yapılan yargılama, toplanan deliller, sanını sıcağı sıcağına alınan ikrara içeren beyanı, müştekinin darp eylemine ilişkin anlatımı ile müştekiye ait  doktor raporu arasındaki uyum, ATK raporu ile ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde resmi nikahlı evli olan müştekinin ve sanığın olay tarihinde aralarında meydana gelen tartışma sırasında sanığın elleri ile müştekinin  baş kısmına vurmak suretiyle müştekinin  BTM ile giderilebilecek nitelikte kasten yaraladığı, sanığın bu şekilde eylemine uyan TCK 86/2, 86/3.a, 53 maddeleri  gereğince cezalandırılmasına karar verilmesini” mütalaa etmiştir.

Cumhuriyet Savcısı’nın mütalaasının tarafımızca kabulü mümkün değildir. Şöyle ki;

Cumhuriyet Savcısı esas hakkındaki mütalaasında ilk olarak “sanığın sıcağı sıcağına alınan ikrar içeren beyanı” şeklinde bir gerekçelendirme yapmıştır. Cumhuriyet savcısının mütalaasında yer verdiği bu husus CMK 148/4 kapsamında “Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.” amir hükmüne açıkça aykırılık oluşturmuş, kanunun amir hükmü yok sayılmıştır.

Yargıtay 15. CD., E. 2014/14161 K. 2015/25113 T. 7.5.2015 ilamında; “Sanık ile katılanın boşanmak için açtıkları davanın reddedildiği, aynı binanın farklı katlarında oturmaya devam ettikleri, nafaka alacağı nedeni aralarında çıkan tartışmada sanığın, eşi olan katılana süpürge sapı ile vurduğu, evindeki kapı camını kırıp eşyalarını dağıttığının iddia edildiği somut olayda; sanığın eşinin evindeki eşyalara zarar verdiğine yönelik ikrarı ve görgü tespit tutanağı içeriğine göre mala zarar verme suçunun oluştuğuna, sanığın, eşini yaralamaya çalıştığına dair katılanın soyut iddiası dışında delil bulunmaması ve sanığın duruşmada yaptığı savunmasında kolluktaki ikrarını inkâr eden savunmasına göre, kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilmediği gerekçesi ile verilen beraat kararında bir isabetsizlik görülmemiş, CMK’nın 148/4. maddesindeki “müdafii hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.” hükmü gereğince tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir.

 1- Sanık hakkında kasten yaralama suçundan kurulan beraat hükmünün temyiz incelemesinde; Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekili ile sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,” şeklinde hüküm kurmuştur.

Yukarıda emsal gösterilen karardaki tebliğnamede de karar metninden anlaşılacağı üzere tıpkı sayın mahkemede Cumhuriyet Savcısı’nın “sanığın sıcağı sıcağına alınan ikrar içeren beyanı” gerekçesiyle sanığın kollukta müdafi bulunmaksızın alınan ifadesiyle cezalandırılması istenmiş, ancak Yargıtay 15. Ceza Dairesi CMK 148/4 gerekçesiyle tebliğnamedeki görüşe iştirak etmemiştir.

Cumhuriyet Savcısı esas hakkındaki mütalaasında, müştekinin olaya ilişkin anlatımı ve anlatımı ile doktor raporu arasındaki uyumdan bahsederek, bunu müvekkil için bir cezalandırma delili-gerekçesi olarak belirtmiştir. Müştekinin X tarihli ifadesi incelendiğinde, şahsın olay tarihi olarak X günü saat 10:00 sularını ifade ettiği, şikayet dilekçesine ek olarak bir takım mesaj çıktıları da sunduğu görülmektedir. Müştekinin soruşturma aşamasına sunmuş olduğu ve X tarihinde yazıldığı kabul edilen mesajlaşmalarda MÜVEKKİLE HİTABEN: “sana o lafları yedireceğim”.. Cuma günü görüşeceğiz”, “hodri meydan savaşı başlatıyorum” şeklinde mesajları olduğu görülmektedir. Yine müvekkilin bahsi geçen mesajlaşmalarda müştekiye “evden çekip gideceğim”, “ne olursa olsun artık o eve gelmem” dediği görülmektedir.

Müştekinin yukarıda da kısaca ifade etmiş olduğumuz mesajları müvekkile karşı bir kin beslediğini, müvekkile sözlerini yedireceğini, savaş olarak tabir ettiği bir şeyin başladığını, Cuma günü (x tarihinde) görüşeceğiz şeklindeki tehditvari söylemi ile müvekkile sair bir kötülük gerçekleştireceğini ve müvekkile attığı iftira ile bu amacına ulaştığını bizlere göstermektedir. Müvekkilin müştekiye atmış olduğu ve müştekiden uzak durmak istediğini gösteren mesajlarda, müvekkilin duruşmadaki savunmalarını açıkça desteklemektedir. Bu bağlamda, müştekinin X tarihinde kollukta vermiş olduğu beyanının, öncesinde müvekkile beslediği bir kin ve öfkeden kaynaklandığı yukarıda bahsedilen mesajlaşmalardan açıkça anlaşılmaktadır.

Müştekinin X tarihinde alınan doktor raporundaki tespitlerin “müvekkilin gerçekleştirdiği iddia edilen bir eylem neticesinde” oluştuğunun kabulü mümkün değildir. Darp raporları, ceza yargılamalarında tek başına hüküm tesis etmeye elverişli bir delil olarak kabul edilmemektedir. Ancak darp raporunun içeriğinde çok ağır yaralanmalar, kemik kırıkları vb. tespitlerin olması halinde, bu yaralanmaları yakınanın kendi vücuduna acı verecek şekilde gerçekleştirmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği aşikardır.

Müştekinin X tarihli doktor raporu incelendiğinde “yüzde kızarıklık mevcut, dudak çevresinde kızarıklık mevcut” şeklinde bir tespite yer verilmiştir. Yüzdeki kızarıklık, insanın yüzünün herhangi bir bölgesini 10 saniye kadar sıkmasıyla ya da örneğin kıyafet değiştirirken oluşabilir. Keza dudak çevresindeki kızarıklık için de aynı durum geçerlidir.

 Günümüz modern ceza hukuku anlayışında nedensellik bağının belirlenmiş olması tek başına failin cezalandırılması için yeterli olmayıp ayrıca gerçekleşen neticenin failin eseri olup olmadığının diğer bir ifadeyle ortaya çıkan neticenin belirli bir kişiye objektif olarak isnadının mümkün olup olmadığının tespit edilmesi de gerekmektedir. Olayda öncelikle şart teorisine göre nedensellik bağı ortaya konulmalı, sonrasında gerçekleşen neticenin faile isnat edilip edilemeyeceği araştırılmalıdır.

Savcılık makamı her ne kadar esas hakkındaki mütalaasında ATK raporunu müvekkilin mahkumiyetine delil olarak belirtmişse de; ATK raporundaki “…kızarıklık bulgusunun travmayla meydana geldiğini kabulü halinde…” ifadesiyle kızarıklık bulgusu ve yaralama eylemi arasında bir nedensellik bağının net ve kesin olarak kurulamadığını göstermektedir. Burada müvekkilin gerçekleştirdiği iddia edilen bir eylem neticesinde müştekinin yüzünün ve dudağının kızardığı iddiasının ispatı iddia makamına ait olup, bu hususa ilişkin müvekkilin mahkumiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı bir delil dosyada mevcut değildir.

Savcılık makamının müştekinin olay anlatımı ve doktor raporu arasındaki uyum olarak ifade ettiği hususun mahkûmiyet için bir gerekçe olamayacağı açıktır. Zira bir kimseye iftira atma gayesi güden ortalama zekâ seviyesine sahip her kişi, yüzüme tokat attı şeklinde beyanda bulunduktan sonra kolunu ya da bacaklarını kızartıp morartmayacak, tabi ki yüzünde buna ilişkin emareler oluşturmaya çalışacaktır.

Son olarak, sayın mahkemenizce müştekinin dosyaya sunduğu Y tarihli mesajlaşma kayıtlarının, müvekkile isnat edilen eyleme ilişkin bir delil olarak kabul edilebilmesi mümkün değildir. CMK’nın 225. Maddesi kapsamında iddianamede unsurları belirtilen fiil ve fail ile mahkemeniz bağlıdır. Müşteki tarafından Y tarihinde bir suç işlendiği iddia ediliyor ise suç duyurusunda bulunulabilir. İşbu mahkemeniz dosyasında X tarihinde gerçekleştiği iddia edilen eylemle ilgili yalnızca yargılama yapılabilmektedir.

Netice itibariyle, savcılık makamının mütalaasının aksine, müvekkilin mahkumiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin, kati ve inandırıcı delil bulunmaması sebebiyle müvekkilin BERAATİNE, sayın mahkemeniz aksi kanaatte ise tüm lehe olan hükümlerin uygulanmasına karar verilmesini talep etme zarureti tarafımızca hasıl olmuştur.

NETİCE – İ TALEP                : Yukarıda arz ve izahına çalışılan ve ayrıca sayın mahkemenizce re’sen nazara alınacak hususlar neticesinde;

Müvekkilin atılı suçtan BERAATİNE,

Sayın mahkemeniz aksi kanaatte ise HAGB dahil tüm lehe olan hükümlerin uygulanmasına,

Karar verilmesini bilvekale saygılarımla arz ve talep ederim. 14.05.2022

                                                                                                          Sanık Müdafi

                                                                                                  Av. Hüseyin Emre DERELİ

Avukat Ücret Teklifi

Aşağıda yer alan formu doldurduğunuz takdir de, yetkili Dereli Hukuk Bürosu avukatları sizi arayarak fiyatlandırma hakkında bilgi verecektir.

    Sorunuzu yazınız
    Ankara Dereli Avukatlık
    Merhaba. Ben Avukat Hüseyin Emre Dereli.
    Soru veya taleplerinizi buradan veya 0 (312) 260 06 06 numaralı telefon hattımızdan iletebilirsiniz.