Hukukumuzda boşanma sebepleri genel ve özel boşanma sebepleri olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle boşanma genel boşanma sebeplerinden olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166. Maddesinde düzenlenmiştir:
“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.”
Evlilik Birliğinin Sarsılması Nedeniyle Boşanma Davasının Şartları Nelerdir?
4271 sayılı Türk Medeni Kanunu m.166 hükmünün uygulanabilmesi için iki koşul gerçekleşmelidir. Evlilik birliği temelinden sarsılmış olmalı veya bir diğer ifadeyle eşler arasında şiddetli geçimsizlik vuku bulmalı ve bunun sonucu olarak ortak hayatın sürdürülebilmesi imkansız hale gelmiş olmalıdır. Mutlak boşanma sebeplerinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış olduğu ve birlikte yaşamanın taraflardan beklenmemesi kural olarak kabul edildiği için davaya konu edilen maddi olayın kanıtlanması boşanma kararı verilebilmesi için yeterlidir. Ancak TMK m.166; mutlak değil nisbi bir boşanma sebebini düzenlemektedir. Gerçekleşen maddi olayla evlilik birliği sarsılmış olsa bile ortak yaşamın katlanılmaz hale geldiğinin ispatlanması gerekmektedir. Eşler arasında meydana gelen bir olayın evliliğe etkisini tarafların yaşama biçimleri ve hayata bakış açıları belirler. Bu faktörler sübjektif içeriklidir. Yani kimileri için çekilmez olan bir başkası için doğal olabilir. Dolayısıyla davacı olan eş, evliliğin temelinden sarsılmasının kendisinde oluşturduğu durumu ve bunun ortak hayatı devam ettiremeyecek düzeyde olduğunu mahkemede ispatlamalıdır. Hakimin geniş takdir yetkisi bulunmaktadır. Hakim; somut olay hakkındaki içtihatları ve bilimsel görüşleri dikkate alarak eşler arasında mevcut olan anlaşmazlıkların boşanma sebebi sayılıp sayılamayacağına kendisi karar verir. Türk Medeni Kanunu m.184-1 hükmünde “Hâkim, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe, bunları ispatlanmış sayamaz.” şeklinde belirtilmiştir.
Kusurlu Olan Eş, Evlilik Birliğinin Sarsılması Nedeniyle Boşanma Davası Açabilir Mi?
Kusuru daha fazla olan eş evlilik birliğinin sarsılması sebebi ile boşanma davası açabilir. TMK m.166 ikinci fıkrasında;
“.. davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.”
denmektedir.
Yani kanun kusurlu tarafa da dava açma hakkı vermiştir. Ancak tam kusurlu eşin dava hakkı yoktur. Hakimin boşanmaya karar verebilmesi için davalının az da olsa kusuru bulunmak zorundadır. Az kusurlu eşin davaya itiraz hakkı vardır. Ancak bu, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmamalıdır. Örneğin; birlikte yaşamaktan kaçınan davalının boşanmaya karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması sayılır. Aynı zamanda evlilik birliliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar da kalmamış olmalıdır.
Hangi Durumlarda Evlilik Birliğinin Sarsılması Nedeniyle Boşanma Davası Açılabilir?
Evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında, boşanma konusu davranışlar kanunda tek tek belirtilmesi mümkün olmadığı için bugüne kadar gerçekleşen uygulama ile Yargıtay tarafından içtihatlar yoluyla belirlenmiştir. Örnek teşkil etmesi açısından evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında boşanma sebepleri oluşturan davranışları şu şekilde sıralayabiliriz:
- Küçük düşürücü davranışlarda bulunmak
- Suçlayıcı şekilde davranmak
- Eşine ve çocuklarına hakaret etmek
- Sevgisiz eylem ve davranışlarda bulunmak
- Baskıcı davranışlar göstermek
- Tehdit etmek
- Ailesine karşı ilgisiz olmak
- Eşini dışlayıcı şekilde davranmak
- Güven sarsıcı davranışlarda bulunmak
- Ekonomik şiddet uygulamak
- Cinsel ilişki ile alakalı problemler
- Doğrudan ve dolaylı fiziksel şiddet
- Evlilik Öncesi ve Sonrası Olayların Boşanma Davasına Etkileri
Evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında olayların zamanını evlilik öncesi olaylar ve evlilik sonrası olaylar olarak ayırmak gerekir. Eşler arasında evlilik birliği resmi nikah ile kurulmuş olur. Evliliğin eşlere sağladığı hak ve yükümlülükler evlenmeyle oluşur. Bu sebeple evlenmeden önceki olaylar evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davasındaki hükme esas alınamaz. Örnek olarak; erkek eşin boşanma sebebi olarak “davalı bakire değil” vakıasına dayanmasını verebiliriz. Türk Medeni Kanunu m.185’te :
“Eşlerin sadakat yükümlülüğü evlilik birliğinin kurulması ile başlamaktadır.”
hükmü yer almaktadır. Davalı kadının evlilik öncesi cinsel ilişki yaşamış olması (bakire olmaması) boşanma davasında kadın için kusur oluşturmaz. Yine aynı şekilde evlilik öncesi eşine yalan söyleyerek güven sarsıcı davranışlar sergilenmesi kusur belirlenmesinde dikkate alınamaz. Ancak evlenmeden önceki olaylar koşulları varsa başka davaların konusunu oluşturabilir.
Evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında, boşanmaya sebep verecek olaylar, resmi nikahın yapılmasından boşanma davasının açıldığı tarihe kadar olan zamanda gerçekleşmiş olmalıdır. Evlenmeden sonra ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davasından önceki olaylardan sonra af niteliğinde davranışlar gerçekleşmişse evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davasının reddi gerekir. Davanın açılma tarihinden sonraki olaylar boşanma hükmüne esas alınamaz. Her dava açıldığı tarihteki şartlara tabidir. Davadan sonra oluşan vakıalar görülmekte olan boşanma davasında hükme esas alınamaz, ancak yeni bir davanın konusunu oluşturabilir.
Evlenmeden sonra ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davasından önceki olayların üzerinden uzun bir süre geçmişse boşanma davasının reddi gerekir. Böyle durumlarda evlilik birliği uzun sayılabilecek bir süre devam ettirilmiş ise evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma sebebi oluşturabilecek davranışların eş tarafından affedilmiş veya en azından hoşgörü ile karşılanmış olduğu ve böylece bahse konu davranışların boşanma sebebi olarak kabul edilemeyecek nitelikte bulunduğu anlaşılmaktadır.
ÖRNEK YARGITAY KARARLARI
Yargıtay 2. HD 20.02.2018, E. 2018/154, K. 2018/2249
“..Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davalı-davacı kadının, tutum ve davranışlarıyla annesinin evlilik birliğine müdahalesine açık hale getirdiği, kardeşinin eşine karşı olumsuz söz ile davranışlarına sessiz kaldığı, hakaret ettiği, ortak çocuğu erkeğin ailesinin görmesine engel olduğu, eşine büyü yapmak maksadıyla idrarını içirdiği, güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, buna karşılık davacı-davalı erkeğin de, en son olayda eşine fiziksel şiddet uyguladığı ve sürekli olarak kadının ailesine alın kızınızı götürün dediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-davacı kadın da dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davalı-davacı kadının boşanma davasının da kabulü (TMK m. 166/2) ile boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile kadının davasının reddi doğru bulunmamıştır…”
Yargıtay 2. HD 13.02.2018, E. 2016/11321, K. 2018/1819
“..Mahkemece davacı-davalı erkek ağır kusurlu kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden davacı-davalı erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığı, davalı-davacı kadının ise kıskançlık nedeniyle tartışmalar çıkardığı, son olayda kıskançlık krizine girerek kendini yerlere attığı, eşine müstehcen içerikli video yolladığı ve hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden erkeğin ağır kusurlu olarak kabulü doğru olmamıştır…”
Yargıtay 2. HD 19.02.2015 E. 2014/17433, K. 2015/2202
“..yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davacı-davalı kocanın eşine “sen kilolusun, seni beğenmiyorum, altınları vermezsen seni boşarım” diyerek hakaret ettiği, fiziksel şiddet uyguladığı, eşi ve kayınvalidesine bıçak çekerek onları tehdit ettiği ve ortak evin eşyalarına zarar verdiği; buna karşılık davalı-davacı kadının ise ziynetlerle ilgili eşine çelişkili bilgiler vermek suretiyle güven sarsıcı davranışlar sergilediği ve eşine “sen erkek misin” diyerek hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu olaylara göre boşanmaya neden olan olaylarda davacı-davalı (koca) ağır kusurlu ise de, kadın da kusurlu olup, evlilik birliğinin devamında kadın bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamış, Türk Medeni Kanununun 166/2. Maddesi şartları, kocanın davası yönünden gerçekleşmiştir..”
Yargıtay 2. HD 09.03.2017 E. 2015/23190, K. 2017/2557
“..mahkemece, evlilik birliğinin sarsılmasına yol açan olaylarda, davalı-karşı davacı erkek ağır ve tam kusurlu kabul edilerek erkeğin boşanma davasının reddine, kadının davasının kabulüyle boşanmaya karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davacı-karşı davalı kadının eşi ile arasındaki mahrem konuları aile büyüklerine anlatarak kusurlu olduğu anlaşılmaktadır…”
Yargıtay 2. HD 19.12.2017, E. 2016/15140, K. 2017/14917
“..yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davacı-karşı davalı erkeğin eşini sevmediğini ve bıktığını söylediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine..”
Yargıtay 2. HD 07.02.2018, E. 2016/10455, K. 2018/1521
“..Mahkemece, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı-davacı erkeğin kusurlu olduğu belirtilerek, davalı-davacı erkeğin boşanma davasının reddine, davacı-davalı kadının davasının kabulüne ve tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı-davacı erkeğin mahkemece kabul edilen kusurları yanında davacı-davalı kadının sık sık eski sevgilisinden bahsettiği, eşiyle evlenmekten pişman olduğunu, eski sevgilisiyle evlenmiş olsaydı daha mutlu olacağını söylediği anlaşılmaktadır. Bu halde, taraftar arasındaki ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-davacı erkek dava açmakta haklıdır. O halde erkeğin boşanma davasının kabulü gerekirken, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır..”
Yargıtay 2. HD 10.11.2014, E. 2014/23806, K. 2014/22312
“..Mahkemece, boşanmaya neden olan olaylarda, davalı-karşı davacı (kadın)’ın tam kusurlu, kocanın ise kusursuz olduğu belirtilerek, kadının boşanma davasının reddine, kocanın davasının kabulüne karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davacı-davalı kocanın da eşinin hamileliği ve doğumuyla ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-davacı (kadın)’da dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davalı-davacı (kadın)’ın boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddi doğru olmamıştır..”
Yargıtay 2. HD 18.04.2017, E. 2016/24, K. 2017/4565
“..Mahkemece boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-karşı davacı erkeğin tamamen kusurlu olduğu gerekçesiyle davasının reddine karar verilmiş ise de; <>yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davalı-karşı davacı erkeğin mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlarına karşılık, davacı-karşı davalı kadının da eşine hakaret ettiği ve annesinin evlilik birliğine müdahalelerine sessiz kaldığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-karşı davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davalı-karşı davacının davasının da kabulü ile boşanmaya (TMK m.166/1-2) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davasının reddi doğru bulunmamıştır..”
Yargıtay 2. HD 25.05.2017, E. 2016/1012, K. 2017/6204
“..Yapılan soruşturma ve toplanan delillerle davalı erkeğin ortak konutun kira bedelini ödemediği gibi doğalgaz aboneliğini de iptal ettirmek ve birlikte yaşamaktan kaçınmak suretiyle evlilik birliğinin gerektirdiği görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı kadın dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır…”
Yargıtay 2. HD 29.04.2002, 4911-5623
“..davalının davacıya “zürafa gibisin” diye küçük düşürücü konuşmalar yaptığı dövdüğü baskı yaptığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir..”
Yargıtay 2. HD 08.11.2005, 9281-15293
“..kadının asılsız olarak kocasının yengesi ile ilişkiye girdiği yönünde şayia çıkardığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir..”